Öğretmenlere Yönelik Seminer Programında “Din Eğitimi ve Öğretimi”… Eğitim-Sen İzmir 2 Nolu Şube Başkanı Beyazadam: “Anayasadaki Laiklik İlkesine Aykırı”
HABER: SULTAN HAREKET KELEŞ – KAMERA: KERİM UĞUR
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eğitim-Sen İzmir 2 Nolu Şube Başkanı Veysel Beyazadam, yarıyıl tatilinde öğretmenlere yönelik seminer programında ‘din eğitimi ve öğretimi’ programına tepki gösterdi. Whiteman, Anayasa’nın laiklik ilkesine aykırı olduğunu belirterek, hükümete çağrıda bulunarak, “Onları anayasal ilkelere aykırı olan tekçi ve mezhepçi politikalarından derhal vazgeçmeye davet ediyoruz.”
Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) 13-17 Kasım yarıyıl tatilinde Öğretmen Bilgi Ağı (ÖBA) üzerinden öğretmenlere verdiği seminer eğitimleri arasında ‘Temel Eğitim ve Ortaöğretim Kurumlarında Din Eğitimi ve Öğretimi’ de yer aldı. 19 Kasım 2023 saat 23:59’a kadar online olarak yayınlanan seminerleri izleyen öğretmenler mesleki görevlerini tamamlamış sayılacak ve ücret alabilecek, izlemeyen öğretmenler ise ücret almaya hak kazanamayacaktır.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonuna (KESK) bağlı Eğitim-Sen İzmir 2 Nolu Şube Başkanı Veysel Beyazadam, tüm branş öğretmenlerinin ‘Temel Eğitim ve Ortaöğretimde Din Eğitimi ve Öğretimi’ dersi alma zorunluluğu getirilmesine tepki gösterdi. Eğitim Kurumları semineri. Seminer programını ANKA Haber Ajansı’na değerlendiren Beyazadam, şunları söyledi:
” TÜM BRANŞ ÖĞRETMENLERİNE DİN EĞİTİMİ VE ÖĞRETİM ZORUNLANDIRILDI”
“Şu anda öğretmenlerin mesleki gelişimlerine yönelik, Kasım ve Nisan aylarında olmak üzere iki kez, birer hafta süreyle seminerler veya döneme hazırlık, genel planlama denilen bir süreci yaşıyoruz. Bu süreç için de ücretlendirme yapılıyor. Bu, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in 23 Ekim’de Erzurum’da yaptığı açıklamayla seminerin önce yüz yüze, daha sonra çevrimiçi olacağı söylendi. Çevrimiçi hale geldikten sonra programa geçildi. Seminerin programı Bakanlık tarafından yayınlandı.Yayınlanan seminer programına baktığımızda son programın ‘Temel Eğitim ve Öğretim’ olduğunu görüyoruz. ‘Ortaöğretim Kurumlarında Din Eğitimi ve Öğretimi’ olduğunu gördük, doğal olarak bu da yakalandı Bununla ilgili genel yapıya baktığımızda öğretmenlere ve eğitim çalışanlarına yönelik “Temel Eğitim ve Ortaöğretim Kurumlarında Din Eğitimi ve Öğretimi”nin yöntem, esas, içerik ve metodolojisi ile ilgili olması gerekir. henüz takip etmedim. Din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri öğretmenlerine bunun sağlanması ve aktarılması bir zorunluluk olabilir ancak bu eğitimin mecazi olarak din kültürü öğretmenleri dışındaki tüm öğretmenlere toptan bir anlayışla verilmesinin gerekli olup olmadığı çok önemli bir soru işaretidir. bunun nedeni belirlendi.
“ANAYAYININ LAİKLİK UNSURUNA AYKIRIDIR”
Tüm branş öğretmenleri ve yöneticilerine dayatma olarak programa dahil edildi. Dayatma diyoruz çünkü bu böyle bir durum. Bakın bu Anayasa’nın 2. maddesine ve laiklik ilkesine aykırıdır. Bunun da ötesinde, bunu yapmanın yöntemi de sorunludur. Yöntem şu şekildedir: İnternetten parçalar halinde hazırlanan videoları izlemediyseniz izlemediğiniz kısım için ücret ödemezsiniz. Genel merkezimizin aldığı bir karar vardı, bunu Anayasa’ya ve genel uygulamalara aykırı olduğu için doğru bulmuyoruz. İzlemek istemeyen üyelerimizi bu sorumluluktan kurtarmak amacıyla, merkezimiz birçok sebepten ötürü söz konusu videoları üyelerimize izlememe kararı almıştır. Ne kadar dokunaklıdır ki, Bakanlık yetkilileri hızla -yanılmıyorsam ertesi gün- tüm görselleri tek bir modül haline getiren bir düzenleme yaparak bu son görseli ‘Temel Eğitim ve Ortaöğretim Kurumlarında Din Eğitimi ve Öğretimi’ yerleştirdiler, ikinci sırada. Kimseyi izlemezseniz veya video eğitimini tamamlamazsanız herhangi bir ücret alamazsınız. Bunlar öğretmen arkadaşlarımıza hakarettir, bunlar eğitim emekçilerine hakarettir. Bu durumda metaforik bir şekilde ilerleyemezsiniz. İdeolojik bir yaklaşım ve dayatma var. Başta basın, aydınlar ve üniversite camiası olmak üzere toplumu bu konu üzerinde yoğunlaşmaya ve düşünmeye davet ediyoruz.
“MİLLİYET VE YERLİLİK BÖYLE OLAMAZ”
Uzun süredir iktidarın bu siyasi dikteleri geri tepiyor, hatta bazı mezhep ve cemaatlerle bağlantısı olan kişiler bile basında düşüncelerini dile getiriyor. Günümüzde imam hatip okullarına öğrenci yerleştirme konusunda çeşitli teşvikler sağlanmakta, servis hizmetlerinden yemek servislerine kadar pek çok kolaylık sağlanmaktadır. Sağlansın, herkese sağlansın, tüm öğrencilere sağlansın ama bugün çocuklarımız ve gençlerimiz imam hatip okullarına gitmemekte ısrar ediyorsa çocuklar artık tablet ve cep telefonunun ne olduğunu biliyor. ellerinde telefonlar. Gerçekten çocukların kalbi daha temiz, gençlerimizin kalbi daha temiz, neyin ne olduğunu algılıyor, farkındalar. Bugün kendilerine dayatılan yapı ile dünya arasında bir çatışma yaşanıyor. Milliyet ve yerlilik bu şekilde var olamaz. Bunu zorla yaptığınız sürece çocukları ve toplumu gerçekliğinden koparıyorsunuz. Yani milli ve manevi bedellerden uzaklaşıyorlar.
“İKİ KURUŞA BİLE İHTİYAÇ BIRAKTIĞINIZ ÖĞRETMEN, SADECE İHTİYAÇ NEDENİYLE İSTEDİĞİNİZ YÖNTEMİ İZLEMEK ZORUNDA MI?”
Bugün bu kararı verenlere soruyoruz: Eğitim emekçileri bu kararın neresinde? Sadece eğitim birliğini alırsanız ya da bu şekilde değerlendirme yapıp karar verirseniz sahada sıkıntı yaşarsınız. Bunun birçok temel eksikliği var. Mesela ek derse ilişkin kararın 6’ncı maddesinin 3’üncü fıkrasında yine ihtilaf var. Dediğim gibi Anayasaya aykırı pek çok operasyonel sorun var. Bulunduğu yerde internet erişimi olmayan bir eğitim çalışanı ya da öğretmen bu görüntüleri izleyemiyorsa suçu neden öğretmene yüklüyorsunuz? Bakın bu seminer programının öğretmene ortalama 900 lira civarında ekonomik getirisi var, bu da emeğin, emeğin karşılığı. Peki ‘Temel Eğitim ve Ortaöğretim Kurumlarında Din Eğitimi ve Öğretimi’ imajına seyirci kalmayan bir arkadaşımız bu paradan mahrum kalacak. Peki Bakanlık, ekonomik yetersizlikler nedeniyle zarar gören, mücadele eden, yıpranan halkımızın, eğitim çalışanlarımızın ekonomik yetersizliğinden faydalanmaya mı çalışıyor? Bu kadar paraya muhtaç bıraktığınız öğretmen sırf bu maddi ihtiyaçtan dolayı sizin istediğiniz prosedürü takip etmek zorunda mı kalıyor? Peki demokratik işleyiş ve tutum bu mudur? Bu konulara bütünsel olarak baktığınızda bunların gerçek şeyler olmadığını görürsünüz. Bakın 16 Eylül’de İzmir’de ÇEDES uygulamasıyla ilgili miting yapmıştık. Hükümeti, Anayasal unsurlara aykırı, tekçi, mezhepçi, yönlendirici ve çerçeveye uymaya çalışan politikalarından derhal vazgeçmeye davet ediyoruz. Genel merkezimiz de bu uygulamayı mahkemeye taşıdı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu uygulamasının özellikle hukuki açıdan maddelere uygun olmadığı gerekçesiyle Genel Merkezimize dava açılması konusu da var ve sonucunu her zaman birlikte göreceğiz. “Toplumu bu konuda duyarlı olmaya davet ediyor, toplumun huzurunu sağlamak ve dinamikleri bir arada tutmakla görevli Bakanlık yetkililerini ve karar vericileri daha kapsayıcı olmaya davet ediyorum.”